Mustafa Ak, 

Herkesin kendi okudugu okulu övmesinin ne manası var ki ? Soruda ''en iyi okullar hangileridir'' deniyor. İTÜ'lü olanlar İTÜ, ODTÜ'lü olanlar ODTÜ diyor. Biraz daha faydalı bir paylaşım için neden öyle düşündüğünüzü de açıklarsanız ve en azından sorulanlara cevap verirseniz paylaşımınız okuyanlar için zaman kaybından öteye geçip faydalı nitelik kazanır.

Machine olabilir

Yorumlarımda hakaret bulunmamakta ben de özel bir üniversitede okuyor olsam muhtemel karşılaşacağım problemleri ve okuyan arkadaşlarımın karşılaştığı problemleri tarafsız şekilde değerlendirmeye çalıştım.
Özel üniversitede (tam) burslu okumanın:

Avantajları:

1. Okulun reklamını yapacak başarılı öğrencilere ihtiyaç vardır. Bu yüzden sana bu görevi üstlendirmek için farklı davranılabilir.
2. Sınıflar az kişiliktir. Sınıflar, eğitim gereçleri yenidir.
3. Acı ama mühendislik okuyacaksan, kampüs çok büyük olmadığı için (gözlemlediklerim arasında azımsanmayacak kadarının bir kaç çok katlı binası bulunmakta) güzel ve bakımlı kızı bir arada görme ihtimalin bulunmakta.
4. Üniversitenin eğer bir firma (Koç, Sabancı gibi) ya da kurum (TOBB gibi) bağlantısı varsa öğrencilerine karşı imkanlarını (iş, staj) sunma.
5. Bazılarında derecenizle alakalı maaş bile vermeleri, eğer çalışkansanız arkadaşlar arasında zeki - çalışkan vs olduğunuz için yine acı belki ama pozitif ayrıma mağruz kalabilirsiniz. Projelerde, sınavlarda, ödevlerde yardım edersiniz diye.
6. Sıradışı durumlarda beklenen performansın dışında bir sonuç aldıysanız bir sene daha beklemek yerine parayı vererek istediğiniz bir bölümde ve şehirde öğrenim görebilirsiniz.
7. İnsanı burslu okuduğu bir üniversitede kendisini diğer kişilerde zeki hissetmesi sonucu ego tatmini.
   

Dezavantajları:

1. En büyük gördüğüm problem ego problemi çekildiği için üniversiteni öğrenen herkese bir şekilde ''BURSLU'' ya da ''TAM BURSLU'' gibi açıklama ihtiyacı duyulması.
   
2. Okulun reklamını yapma adına alınan burslu öğrenci sayısı bildiğim
   kadarıyla Bilkent dışında az olduğu için çepeçevre parayı bastırıp okuyan insanlarla dolu olması (ego problemi çekenler sınıf farkı
   yüzünden sıkıntı çelebilir).
3. Devlet üniversiteleri kadar fakir değiller dense de hiç bir devlet üniversitesi kadar arazi zengini olacaklarını düşünmediğim için
   kampüsleri albenili gözükse de manevi hiç bir bulunmaması daha çok alışveriş merkezi havasına sahip olması.
4. Öğrencilere göstere göstere müşteri gözüyle bakıldığı ve ciddi paraların dönmesi yüzünden müşteri kapasitesi yüksek büyük şehirleri tercih etmeleri yüzünden kampüs sıkıntısı.
5. Her bölümün bulunmaması ( bazı bölümler için laboratuvar imkanları oldukça pahalı olması sebebiyle ) okulunuzda hangi alanda okuyorsanız o alana yakın fazla bölüm bulunmaması. Benzer bölümler arasında etkileşimler sonucu güzel projeler çıkabilmekte.
6. Bursun kesilme ihtimaline karşı duyulan stress.
7. Derslerle alakalı yaklaşan insanlarla karşılaşıldığında insanlara karşı duyulan tiksinti ( beni ben olduğum değil, derslerde başarılıyım diye seviyorlar .... biraz arabesk ).
   

Üniversitenin Türkiye şartlarında başarısını etkileyen bir birine iki unsurun sahip olduğu imkanlar ve öğrenci tercihleri olduğunu düşünüyorum. Öğrenci tercihleri üniversitenin puanını etkilemekte. Fakat öğrencilerin yüksek puan alması ile dersler dışında ( siyasal, ekonomik, hukuki ... ) bilgi birikimlerinin yüksek olmaları arasında sağlıklı bir orantı olduğunu düşünmüyorum.

TDK Sözlük:
Adalet:1) Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması
Eşitlik:1) İki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik, müsavilik, müsavat, muadelet

Soru oldukça yoruma açık, güzel bir münazara konusu olabilir. Bence yorumları sağlıklı yapabilmek için referans olarak tanımları almak işi kolaylaştırır. TDK sözlük açıklamaları yardımı ile durumu irdeleyecek olursak biri olmadan diğerinin varlığı sağlıksızdır.

Eşitliğin olmadığı bir yerde yasalar pek tabi yasalar güçlünün yanında olabilir. Bu durumda adaletin varlığı ne denli önemlidir tartışılır.

Aynı şekilde eşitlik olmasına rağmen refah ve huzur olmayabilir. Bir şekilde yasaların ve bu yasaların uygulanabilirliği güvence altında bulunmalı.

Neredeyse sınırsız sayıda yabancı kaynak ve sınırlı sayıda türkçe film ve dizi için zamunda.net Tek problemi üye alımı çok nadir açılmakta. Tercih sebebim ise upload yapmamana rağmen üye kalabilmen.

ÖSS öğrencinin başarasını ne kadar değerlendirebilir diyorsunuz belki ama bir ölçüde değerlendiriyor. İnsanları istenilen hedefe yakın seçilmiş bir kritere göre sınıflandırdığınızda amaca yaklaşılmakta. Burdan yola çıkarsak ÖSS puanı yükseldikçe ( burslu özel üniversiteleri bu sınıfa sokmadan yorumluyorum ) onunla doğru orantılı bir şekilde başarının arttığıını düşünüyorum. Sonuçta üniversite puanlarını yani başarılarını belirleyen bir şekilde öğrenciler. Bir üniversiteyi ne kadar çok iyi öğrenci seçerse o okulun adı yurt içinde/dışında projelerle çeşitli başarılarla duyurulma olanağı doğmuş oluyor. Aynı zamanda öğrencilerin başarısını arttırdığı üniversite bir şekilde çekim noktası oluşturduğu için ona devlet, firmalar tarafından daha fazla yatırım yapıyor. Aynı çekim noktası yine belli bir şekilde derecelendirilmiş başarılı insanları çektiği için başarılı insanlar yetiştirecek başarılı hocalara sahip olmuş ve başarı elde edebilecek iş gücüne sahip olmuş oluyor.

Ayrıca köklü üniversiteler mantıken daha çok adını duyurmuş ve devletten kümilatif olarak daha uzun süre yardım aldığı için gelişim sürecinde daha ileride olduğu için başarılı olması da şaşırtmamakta. Bu açıklamayı çok büyük akademik kadro ve yatırımla kurulmamış üniversiteler için yaptım.

Sıralamamı alfabetik olarak yaptım, kanun yazmıyorum yoruma açık şeyler konuşuluyor:
Mühendislikte: Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ
Tıp: Çapa, Hacettepe
Hukuk: Ankara, İstanbul Üniversitesi diye devam eder.

Bence günümüzde insanların artık etkili arama (örneğin google'ın gelişmiş arama ayarlarının ne işe yaradığı gibi ) yapmayı öğrenmesi gerek. İstediğiniz nerdeyse her şeyi doğru şekilde arattığınız taktirde internette bulmanız ve öğrenebilmeniz mümkün.

Yaptığım yorumu Elektrik - Elektronik Mühendisliği ve benzer bölümler için yapmaktayım. Türkiye standartlarında öğrenim teori ağırlıklı. Bunun kaçınılmaz sonucu ise öğrenim sonrası iş hayatında hiç bir şey öğrenilmediğinin sanılması. Ancak, bu durum üniversiteden üniversiteye değiştiği gibi kişiden kişiye de oldukça değişebilmekte. Türkiye koşullarında, bir çok hocamın dediği gibi çoğu mühendislik mezunu mühendislik adına bir şey yapmamakta pratik bir sonuç almasına rağmen işin özünün teknisyenlikten farklı olmaması. Ayrıca iş koşullarına göre kişi kendini yönlendirmek zorunda olduğu için biraz kabacası patron ne istiyorsa onu yapmakta. Çok idealistseniz ve gerçek mühendislik yapmak istiyorsanız ve bu doğrultuda bir iş imkanı bulduysanız (Türkiye şartlarında bunu sağlayabileceğiniz firma sayısı tartışılır. örneğin Elektronik Mühendisliği'nin temeli çok eskiye gitmemekte diyotlardan sonra, transistör üretimi 1947'yi buldu bu doğrultuda teknoloji çok hızlı bir şekilde ilerlemesine rağmen Türkiye teknolojide öncülük yapmadığı için o derecede bir iş imkanı sunmakta) öğrendiğiniz bir çok bilgi öyle ya da böyle işinize yaramakta. Ama bilgi eşittir iş yapabilme yeteneği değildir elbette. Bu yüzden elbet pratiğe ihtiyaç duyulmakta bu da sizin biraz ilginize bakmakta. Sonuçta benim bölümüm adına bilgi sınırsız ve bu bilgiyi de pratiğe küçük firmalarda staj adı altında (küçük firma diyorum çünkü büyük firmalar ne sizi mutfağına sokuyor ne de sizinle mesleki anlamda ciddi ciddi ilgilenecek birilerini istihdam ediyor) ya da okulunuzda bulunan aynı zamanda Tübitak gibi kuruluşlar tarafından desteklenen projeler yapan labaratuvarlarda dönüştürebilirsiniz . Ancak, mezun olduktan sonra da mühendis adamın bilmesi gereken şeyleri de bilmiyorsanız artık geri dönüşü olmuyor. Sonuçta mezun oldunuz artık sorup ögrenebileceginiz ne bir öğretmeniniz ne de arkadaşlarınız kalıyor. Sonuçta siz artık mühendissiniz. Bu yüzden klasik öğrenci mantığıyla ''hocam bunlar nerede işimize yarayacak'' demektense her derste olmasa da olabileceklerde öğrenebilindiği kadar öğrenilmeli. Sonuçta analiz ve sentez yeteneği kümülatif yetiler. Zamanla kazanılan ve belli bir eşik aşılmadan farkedilemeyen şeyler bana kalırsa.

Bunun yanı sıra Türkiye şartlarında devletin üniversitelerden istediği teknokentler özel ya da yarı resmi kuruluşlar yardımıyla proje yapması ve böyle üniversiteye para kazandırıp devlete olan yüklerini azaltması. Bu yüzden çoğu hoca öyle ya da böyle bir firmaya danışmanlık yapmakta kısacası işin içinde bulunmakta. Akademik olarak düşünülürse etik midir tartışılır ama bu saydığım şekilde kendinizi iş hayatına hazırlayabilirsiniz. Tekrar altını çizmemde fayda var, eğer yapacağınız iş MBA yapıp yönetici olmaksa benim aldığım bölüm derslerinin çok azının faydası olur ya da gidip alım satımda çalışacaksanız faydalı olmazlar. Tamamen sizin seçiminizle alakalı ben zor da olsa çalışır didinirim diyorsanız sektöre yön verebilmiş öğrenci örnekleri bulunmakta. Tamamen okulun pratiğe verdiği önem ve sizin isteğinizle alakalı.

C gibi oldukça yaygın bir programlama dilini öğrenmek için oldukça fazla kaynak var. Benim kullandığım kaynak Deitel&Deitel'in kitabını kullanmıştım. Site olarak da bir hocanın sitesini önerebilirim Türkçe olduğu için:
web.itu.edu.tr/uyar/programlama/c.pdf

Eğer İngilizce biliyorsan işin oldukça kolaylaşacaktır. Türk üniversitelerinin yanı sıra dünyaca ünlü MIT, Stanford gibi üniversitelerin açık kurları bulunmakta oralarda da istediğin bilgiyi bulabilirsin:
ocw.mit.edu/courses/electrical-engineering-and-computer-scie...

Ayrıca düzgün bir mail grubu ya da forum bulduğun taktirde takıldığın yerlerde yardım edebilecek birilerini bulabilirsin.
Youtube da eğitim açısından oldukça yararlı bir kaynak bence.