İngiltere

Türkiye Dünya'nın en büyük ekonomilerinden birine sahip. Bazen 16. , bazen 17. büyük ekonomi diye haberler geçiyor, sıralamadaki yeri değişebiliyor. Gelgelelim halk bu zenginlikten yeterince (insanca yaşam koşullarına uygun olarak) pay alamıyor. Para, belli ellerde toplanıyor.

Hayal edilemeyecek kadar eğlenceli ve o kadar tüketilen alkole rağmen şaşırtacak kadar güvenli.. Bir bar düşün bulunduğu sokak adını oradan alsın.. Bizim istiklal caddesinin minyatürünü ve çok daha keyiflisini düşünün. Tabi dolayısıyla en popüler olanı Temple Bar olsa da ben önünden geçmekle yetindim. Çok daha kral mekanlar var. bir çoğunun da tarzı aynı zaten klasik Irish Pub. gitarıyla şarkılarını söyleyen adam ve ayakta tempo tutan keyifli insanlar.. Tabi her tarzda eğlenceye uygun sayısız yer var. Konaklama için Morgan Hotel tartışmasız en iyisi.. Temple streetin ortasında, son derece temiz ve keyifli bir otel. Yemek konusunda da damak tadımıza uygun bulmakta zorlanmayacağınız sayısız alternatif var. ayrıca kültürel anlamda da çok zengin bir şehir. Tarihi üniversite binaları, müzeler, kiliseler mevcut. Alış veriş için çok ideal. Son olarak ben Guiness birasını denedim ama hiç beğenmedim. Tabi bu biraz göreceli.. Kısaca Tokyo'dan sonra benim gezmeye, kalmaya, eğlenmeye doyamadığım bir daha gitmek için sabırsızlandığım bir şehir diyebilirim.

Demokrasiyi severim. Krallıkla yönetilen bir ülkede hayatta yaşayamam. Kafamdaki deli sorular; Acaba İngiltere ordusu Kraliçe Elizabete darbe yapamaz mı? Ve yapsa ne olur?

Oraya gitsem dil için giderdim. Yoksa yaşamak için yaşamazdım arkadaşım orada bir üniversite de araştırma görevlisi. Ondan çok şeyi duyunca bir an insan soğuyacak durumuna geliyor bizim ülkemiz dünyanın en güzel meyvelerine sahip ama ne yazık ki basımızdakiler pislik.

Bu 'yaman çelişki' çok açık bir şekilde şunları göstermektedir:
1. İslamiyet, (özellikle de kötü kişilerin elinde) çok güçlü bir dayanak ve manipülasyon aracıdır. Müslüman imajını bir kere sağlam bir şekilde oturttun mu artık istediğini yapabilirsin. Bu durumda yolsuzluk, ahlaksızlık, görgüsüzlük, hukuksuzluk gibi her türlü pisliği kamufle edebilirsin, çünkü çok güçlü bir siperin ve perdeleme aracın vardır. Her durumda sen haklısındır diğerleri haksız, çünkü sen 'müslümansın' diğerleri dinsiz veya senin kadar dindar değil.
2. Bu güçlü imajdan sürekli faydalanmak için 'dindar nesil' yetiştirmek, yani bol bol imam hatip okulları açmak, eğitime dini mümkün olduğunca fazla sokmak, bilimin önüne dini koymak gerekir.
3. Dini eğitimin yanı sıra medyayı da kontrol altına almak, halka olayları yanlış açıdan ve her zaman dini de işin içine katarak vermek gerekir.
4. Laik ve dürüst çevrelerden gelecek tepki ve gerçeği yansıtmalara karşı kendini garantiye almak için polis, yargı, asker gibi güçlü kurumları da manipüle ederek kendine bağlaman gerekir.

Eğer bunları yaparsan vatanı bölsen bile senin alacağın oy bakidir. Soruya dönecek olursak, bu durumda yoksul halka rağmen dünyadaki en büyük ve en pahalı sarayı yapma görgüsüzlüğü olumsuz etki yaratmayacağı gibi (koyunların gözünde) hayranlık bile uyandırabilir.

Kapsamlı ve yerinde bir değerlendime için örneklerin fonsal aktarım kaynaklarının karşılaştırılması yerinde olacaktır. Fakat ülkemizde örtülü ödenek adı altında parasal aktarımların miktar, kapsam ve kaynağı değişebilmektedir. Bu bütçenin yüksek olmasına binaen bazı bakanlıklarda bütçe kısıtlamasına gidildiği de dillendirilmektedir bilindiği üzere... Tabi bu söylediklerim bilinen resmi açıklamaların bikaç bilgiyle yoğrulması. Olayın tamamen farklı amaçlarının olduğu, resmi açıklamaların safsatadan ibaret olduğu tabiki düşünülebilir... Asıl sorun düşünmek dışında ne yaptığımız?

Dünya'nın EN UZAK adası. Tristan da Cunha, İngiliz Devletler Topluluğu'na bağlı bir ada olup, ayın 17 ilâ 26 günü yağışlı. Adanın kalbinde dev bir volkan yatıyor. Adada ikâmet eden yetmiş aile de çiftçilikle uğraşıyor. Elektrik, Diesel jeneratörlerden sağlanıyor. Sekiz mil genişliğindeki adada restoran veya otel yok, kredi kartı geçerli değil. En yakın şehir 1743 mil (galiba deniz mili) doğudaki Cape Town (G.A.C)

Duygusal mi, mantiksal mi yaklasma durumu cevabi etkileyecektir... Ilgi alanlari, ozgurluk vs kistaslari etkileyecektir... Aile, arkadas ve cevre iliskilieri etkileyecektir... Ama tecrube etmis olarak derim ki... Ingiltere'de en azindan bir sure (ama kisa da degil;) yasanmalidir...
Ingiltere de bulundugunuz da sunlar olacaktir

-Sosyal yasam velev ki sanatsal yada spor faaliyetleri olsun bol bol alternatifli cok olacaktir.
-Kultur olarak bircok farkli gecmisten ve kokenden gelen insanlar bir arada yasamanin katacaklari da olacaktir
vs vs...
olumsuz seyler yok mu tabiki de var en basta gizli irkcilik...
ama soruya salt vatansever bir tutumla cevap vermek yerine daha gercekci yaklasmayi tercih ederim.
Ozetle, Turkiye'ye cok iyi tecrube ve donanim ile geri donmus olmak en iyisi... Belki klise ama gercek, 4 mevsimli Turkiye'miz son karar kilinacak adres.

Banksy ismini ne zaman görsem büyük hayranı olduğum Tomek Baginski aklıma gelir. Banksy görsel eleştirilerinin kısa anime olarak can bulmuş halidir kendileri ayrıca çok daha yaşlıca :)
en.wikipedia.org/wiki/Tomasz_Bagiński

Anarşist, Yaratıcı, başarılı biridir. Gerçek kimliğinin bilinmediği söyleniyor. Bazı tek tük çalışmalar belki de bu yoruma sebep olabilir gibi geliyor. Ama o kadar emin değilim. Sorgulayan yanı hoşuma gidiyor.

Yaratıcı bir girişimci