Sosyalizm veya eski adıyla iştirâkiyye (katılımcılık) ya da diğer bir anlamıyla toplumculuk, iktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan düşünce sistemidir. Bununla birlikte, sosyalizmin fiili anlamı uygulamada zaman içinde değişmiştir. Siyasi bir terim olması nedeniyle, sınıfsız bir toplumun oluşturulması amacıyla, devrim ya da toplumsal evrimle örgütlü bir emekçi sınıf kurulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Sosyalizm, kökenlerini sanayileşme dönemindeki aydınlanma düşüncesinde dile getirilen siyasal ve sosyal eşitlik isteğinden almıştır. Giderek artan bir şekilde modern demokrasilerde de sosyal reformlar üzerine yoğunlaşılmaya başlanmıştır. Sosyalizm ve sosyalist terimi, bir dizi ideolojiye, bir ekonomik sisteme, varolmuş yahut var olan bir devlete işaret edebilir.
Marksist teoride sosyalizm, kapitalizmin yerini alacak ve daha sonra sosyalist yapı kendiliğinden söneceğinden komünizme dönüşecek bir topluma işaret eder. Marksizm komünizmin teorik ve felsefi zemini, komünizm sosyalizmin ardılı olarak gelişecek toplumsal sistemdir.
Terimin ilk kullanılışı 19. yüzyılın başına kadar gider. İlk kez 1827’de İngilterede, Robert Owen’ın takipçilerini adlandırmak için kullanılmıştır. Fransa’da, yine özgönderimsel olarak, 1832 yılında l’Encyclopédie nouvelle’deki Saint-Simon, ardından Pierre Leroux ve J. Regnaud’un fikirlerinin takipçisi olanlar için kullanılmıştır. Kelimenin kullanımı hızlı bir biçimde yayıldı ve değişik zamanlarda ve yerlerde değişik şekillerde kullanıldı. Farklı kişiler ve gruplar kendilerini sosyalist ve sosyalist karşıtı olarak tanımladılar. Sosyalist gruplar arasında büyük farklılıklar olmakla birlikte, neredeyse hepsi, toplumun seçkin bir azınlığına hizmet etmektense halk çoğunluğuna hizmet eden bir iktisat bilimiyle birlikte, dayanışma prensiplerine göre işleyip, eşitlikçi toplumu savunarak, sanayi ve tarım...
KADIN TEORİSİ
Küçük cam kırıkları gibiydik hepimiz. Kırıklarımız kendi canımızı acıtıyor öte yandan çevredekileri rahatsız ediyordu. Oysa onların değil bizim canımız yanıyordu. Anlamamakta direndiler onlar her zaman. Masum bir sevgiyle büyümekte olan hislerimizi öldürmeye çalıştılar her daim.
Yadırgadılar bizleri, suçluluk bakışlarla öldürdüler içimizdeki masumaneliği…
Sanki dünyayı ellerinden alıyorduk. Bazılarıysa bizden çekiniyorlardı. Fark
ettikleri zaman bir adım geri atıyorlardı. Onlar bizi hiç sevmediler. Kendi
beden görüntüleri gibi iç ruhlarını da insan zannederek bizi insan sınıfından
dişarıya çıkardılar. Bizim hep yanlış olduğumuzu öne sürdüler. Bazıları vaaz
vermeye çalıştılar saatlerce. Tek suçumuz inancımızdı, hislerimizdi, onlardan
farklı oluşumuzdu onları kızdıran.
Kadın bedenlerinde yaşıyorduk biz. Erkeksi tavırlarımızla dikkat çekiyorduk. Hislerimiz ve düşüncelerimiz bir erkekten ziyade adam gibiydi. Erkeklerde bizi hiç sevmedi. Aşağılık gözüyle baktılar hep. Korkutmaya çalıştılar, korkmadık hiç bir
zaman, dimdik karşılarında durduk. Ayaklarında eğilmediğimiz için sevmediler bizi.
Bir kadın bedenine tutsak olmanın pahası bu denli olmamalıydı. Sevginin, ihtirasın, aşkın, büyünün ve çekiciliğin karşılığı yargılanmak mıydı? Neden özgür değildik. Yalnızca içimizde özgürdük. Ruhani yapımızda özgürlük uçurtmaları havalanıyordu. Hislerimizi hiç kimselere söyleyemiyorduk, çünkü sonucunu biliyorduk. Dinlemeyeceklerdi. Herkes gibi onlarda sevmeyeceklerdi bizi.
Bir kadını sevdim; kulakları küpeli, saçları kısa, beli kıvrımlı, bakışları şehvetli, ince bilekli. Bir kadını sevdim; konuşması, dokunuşu, nefes alış verişi, ses tonu baştan çıkartıcı. Bir kadını sevdim; çok uzaklarda. Bir kadın sevdim; o beni sevmedi. O da sevmedi. Özgür düşüncelerle ilerlerken o benden uzaklara göç etti. Gözlerine bakmak istedim, korkuyu bana unuttursun, özgürlüğümüzü paylaşalım istedim. Yalnızca onu istedim.
O kadın gitmemeliydi. Umudum yok olmamalıydı. Kadın hiç kadını sever mi? Ben sevdim. Bir erkeğin bir kadını yada bir kadının bir erkeği sevebileceği hissiyattan daha çok sevdim. Göz bebeklerimin ansızın büyüdüğü dakikalarda ben onu düşledim zihnimde. Evrendeki herkese karşı bir zırh almıştım kendime, ona gelince faydası yok oldu... Artık insanların olur olmaz sözlerini de takmıyorum o hayatıma girdikten sonra. Neysem oyum diyorum! Yalnız tek ihtiyacım olan bana eşlik etmesi. Seni seviyorum KADIN. Bir erkekten daha çok acıtıyor canımı susuşların. Konuşsa
belki her şey düzelecek ama hep susmayı tercih ediyor. Gözlerim gözlerinle buluştuğunda gözlerini kaçırıyor. Yapma kadın! Sen olsun yapma.
Ve KADIN her zaman üzüldü. Kadını her zaman üzdüler. Kadını ne erkek sevdi, nede kadın sevdi kadını. Onlar üzdükçe biz güçlendik. Daha sıkı duruyorduk karşılarında artık. Daha çok kin kustular yüzlerimize. Hırs, nefret bürümüştü içlerini. Biz sadece eşit şartlar altında yaşamak, yargılanmamak, nefret bakışlara rast gelmemek ve biz sadece Özgürlüğümüzü istiyoruz. Kişiliğimizi saklamak istemiyoruz! Aynı gezegende farklı uydularda yaşıyor gibiyiz. Bir güneş doğmalı üzerimize.
Karanlıktan çıkartmalı artık bizleri. Uzatmalı elini artık. Sosyal bir özgürlüğün var olduğu yaşama götürmeli bizi.
SEDA KAHRAMAN
Henüz bu konu başlığı ile ilgili konular bulunmuyor.
Ağ öneriniz, seçtiğiniz kişilere gönderildi.
Seçtiğiniz kişi(ler) zaten önerdiğiniz bu ağa dahiller, başka kişi yada kişiler seçiniz.
Üzgünüz, davetiniz gönderilemedi.