Atatürk, dönemin pek çok entelektüeli ve Enver Paşa ve İsmail Hakkı Paşalar gibi askerî lideri gibi Gustave Le Bon elitizminden etkilenmişti. Günlüklerinde kullandığı bazı ifadeler bu etkiyi ortaya koymaktadır. Bu nedenle Atatürk “halk”ı kendisi için çalışılması gereken bir kategori olarak görüyor, ama onunla beraber iş yapmayı, yâni halkın karar alma sürecine katılmasına ihtiyatlı bir biçimde yaklaşıyordu. O halkın yararına olacak yeniliklerin halkın muhalefetine rağmen gerçekleştirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyordu ki, bu alanda Le Bon’un Atatürk tarafından okunan eserleriyle ciddî paralellikler kurmak mümkündür. Le Bon’un da Atatürk’ün uygulamalarını övmesi ve onun bir “dahi general” olduğunu düşünmesi ilginçtir. Atatürk radikal karakterdeki siyasî programını uygulayabilmek için iktidarı tamamen kontrol altında tutmak istiyordu.
Kaynak:
Stargazete'de 8 Ağustos 2011 Pazartesi günü yayımlanmış olan Fadime Özkan'ın ATATÜRK’ÜN ENTELEKTÜEL BİYOGRAFİSİNİ HAZIRLAYAN PROF. ŞÜKRÜ HANİOĞLU ile röportajı.
Ayrıca, gençliğinin geçtiği cephelerde Russo ve Volter okurmuş diye biliyorum...