
Buradaki olay, çok benzer şekilde müzik aletlerinde çıkan
sesin tonunu değiştirmek için kullanılıyor. Flütte sesin hapsolduğu hava boşluğunun
uzunluğunu, gitarda titreşen telin uzunluğunu değiştirerek vs.
Burada, suya çarpan damlalardan çıkan ses içerideki hava boşluğunda
yankılanıyor. Yani şişenin duvarına ve suya çarparak çok sayıda yansımaya uğruyor.
Aslında, damlaların çarpması sonucu her frekanstan sesler üretiliyor ama
bunlardan birçoğu yansımalar sonrasında yıkıcı girişim, sürtünme kayıpları gibi
değişik etkenlerden dolayı zayıflıyor. Ama belli frekanslardaki sesler için yapıcı
girişim söz konusu. Bu durumda değişik duvarlardan yansıyan ses dalgaları
birbirlerini güçlendirecek şekilde üst üste biniyorlar
(örneğin, yansıyan dalgaların biri belli bir noktadaki havayı
belli bir anda sıkıştırıyorsa, diğer yansıyan dalgalar da o anda o noktadaki
havayı sıkıştıracak şekilde yayılıyorlar). Bu frekanslara, hava boşluğunun
temel titreşim modları diyoruz. Damlaların sürekli ürettiği sesler, bu modları
uyarıyor ve güçlendiriyor. Biz de bu modları daha güçlü olarak duyuyoruz. Bu
titreşim modları sadece hava boşluğunun şekline ve büyüklüğüne bağlı. Temel kural
olarak, bu modlardaki sesin dalga boyu boşluğun büyüklüğüyle doğru orantılı. Yani,
su seviyesi yükselip, hava boşluğu küçüldüğünde, dalga boyları da doğal olarak azalıyor.
Bu nedenle frekans artıyor; yani çıkan ses daha tizleşiyor. Benzer şekilde, flütte
alttaki deliği açarak hava boşluğunun uzunluğunu yarıya indirirsek, o zaman çıkan
sesin frekansı da iki kat artacaktır (yani bir oktav daha tiz bir ses
üretilir).