
İş-aile dengesinin bozulması taleplerimizin karşılanamaması olarak da adlandırılabilir ve bu dengenin kurulabilmesi için gereken en önemli etken hayatımızdaki taleplerin farkında olmaktır. Yani iş alanındaki taleplerin (iş yükü, çalışma saatleri, işteki rol beklentileri), aile alanındaki taleplerin (aile içi rol beklentileri, eş ve anne rolü) ve kişisel alandaki taleplerin (kişilik, yapmak istediğimiz şeyler) karşılanması çok önemlidir. Hayat dengesinin kurulması için pek çok farklı yönteme başvurulabilir. Bazı çözüm önerileri:
- Sıkıntıların ve sorunların fark edilmesi,
- Sıkıntı ve sorunlara olumlu bakış açısı getirilmesi,
- Sorunların tanımlanması,
- Hedeflerin belirlenmesi,
- Olası çözüm seçeneklerinin üretilmesi,
- Bu çözüm seçeneklerinin arasından uygun çözümün seçilmesi,
- Seçilen çözümün uygulanması,
- Uygulamanın ve sonuçlarının gerçekçi değerlendirilmesi,
- İş zamanlarının istedikleri gibi düzenlenebilmesi (esnek çalışma modeli),
- Tam zamanlı çalışma yerine yarı zamanlı çalışma,
- Evde çalışma, tele çalışma ve esnek vardiya uygulamaları,
- Doğum izinleri ve diğer kişisel izinlerin etkili kullanımı.
Bütün bu çözüm önerileri bireylerin iş yerinin dışında da olsa işlerini yapabilmelerine ve aynı zamanda diğer rollerinin sorumluluklarını da kolaylıkla yerine getirmelerine olanak sağlar. Yani bu öneriler ve uygulamalar kişilerin iş ve kişisel yaşamları arasındaki dengeyi sağlamalarına katkıda bulunur. Daha önce de belirttiğimiz gibi iş ve yaşam arasında bir denge kurulması bireyin nitelikli bir yaşam sürmesini, mutlu olmasını, ailesi ve sosyal çevresiyle olumlu ilişkiler içinde olmasını ve aynı zamanda işyerindeki motivasyonunu ve verimliliğini artırmasını sağlayacaktır. Ayrıca iş-aile yaşamı dengesini sadece bireylere özgü bir şekilde düşünmek yanlıştır çünkü bu hayat dengesinin bozulmasından kaynaklanan sorunlar sadece kişinin ailesine yansımakla kalmayıp çalıştığı yere de yansıyacaktır ve bu da geniş kapsamda toplumu çok yakından ilgilendiren bir durum haline gelecektir