Eğitim düzeyi tabi ki ilişkide önemli bir faktördür. Ama burada eğitim diploma ile ölçülmemeli. Bir insanın bilgisi, kültürü, düşünce yapısı diploma ile ölçülemez. Bu tip yaklaşımlara rastgeldim. "Bizim kız üniversite bitirdi, sizin oğlan lise mezunu, kusura bakmayın" gibi kız isteme cevaplarına tanık oldum.
Şimdi çiftler birbirleri ile akademik bir yarış içerisinde olmayacaklarına göre en basit tanımla anlaşmaları yeter. Önemli olan dar görüşlü olmamaktır. Bilmediğini kabul edip soran, araştıran veya genel fikirlerini o konuya uygulayan insanlar bilgi eksiklerini kibarca kapalar. Şimdi yurt dışında İşletme mastırı yapmış bir bayanla evlensem, bana "insan kaynakları performans değerlendirme yöntemlerini nasıl bilmezsin Gökhan! " mı diyecek?
Bayanların eğitimsiz oluşu toplumda pek hor görülen bir durum değil. Ama erkeğin eğitim seviyesi düşükse bu biraz sorun ediliyor. Evet bu ülkede bayanlar, erkeklerden daha fazla eğitim, diploma almaya çalışmalıdır. Maddi özgürlükleri için, kişisel ve ailevi haklarını bilmesi için.
Kız ve erkek 2 çocuğum olsa kızım için bir miktar da olsa daha fazla çaba gösterirdim. Maddi özgürlüğünü eline alsın, elin kazmasına köle olmasın diye. Hakkaten böyle bir durum azalsa da var. Adam karısını dövüyor, buna dayanamayan kadıncağız eve gidiyor ama babası, "senin yerin, kocanın yanıdır. Hadi git" diyebiliyor. Mesleği, diploması olmayan bir kadın ne yapsın bu durumda?
Bu ülke genelinde böyle demiyorum. Ama ne yazık ki kötü örnekler insanı daha dikkatli olmaya itiyor. En yakın arkadaşımın ablası, babası memur emeklisi olmasına rağmen hemşirelik okudu, masrafları için kütüphanede çalıştı, diğer okul birimlerinde çalıştı. Sonra İtalya'ya gidip öğrenim gördü. Şimdi araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Evli ve çok tatlı bir çocuğu var. Ama arkadaşım okumadı. 23 yaşında ÖSS girerek 2 senelik bir bölüm kazandı. Bunla ilgili çabalıyor şimdi. Ama en azından gidip satış elemanlığı yapıyor, geceleri bayanların çalışamayacağı şartlarda çalışıyor.
Erkek bir şekilde kendini götürebiliyor. Ama burada arkadaşımın ablası okumasaydı, kısmet beklerdi. Güzel de bir bayandır, kısmet çıkardı. Ama sonra eşinin ona nasıl muamele edeceği büyük bir boşluk. Sekreter olarak alırlar, taciz ederler, "her dediğimizi yapar mısın?" derler. Ki arkadaşıma gülerek bu bir görüşmede söylendi.
İlişki yürür. Ama ne eğitimlinin bir üstünlüğü vardır, ne de eğitimsizin eksiği. Bu hayatı paylaşma durumudur. 22 yıllık eşine 20 yıldır bakan adam var. Evliliklerinin 2. Yılında kadının MS hastası olduğu ortaya çıkıyor ve yatalak kalıyor. Yani hiçbir ihtiyacını karşılayamıyor kendi başına. Anne ve babasının bile unuttuğu kızlarına adam 20 yıldır bakıyor ve sorunca "seviyorum" diyor. "Onu bu halde nasıl bırakırım? " diye soruyor. Burada kadın büyük bir şirkette üst yönetici olsa ne olur, ya da doçent olsa ne yazar? Adamın eğitimini bilmiyorum ama 20 yıldır ona bakıyor. Ben de MS hastası olduğum için bu hikaye gözlerimi doldurdu. O sevgiyi, çünkü 20 yıldan bahsediyoruz, bu sevgi olmalı, değilse nedir? 20 yıldır koruyor.
Ben ne okursam okuyayım, ne kadar param olursa olsun, çok kültürlü olayım ama o adamın tırnağı olamam. Bu kadar hastalık, kaza, ölümler varken lise ve üniversitenin farkı mı bu aileyi bozacak? Hayır! diyorum.