Sevginin en sahtesi, hayatımıza koyamadığımızı dilimize koymaktır. Bu ilke kültür kodumuzda dünden bu güne genetik olarak var olduğundan sevgimizin bekasını dilimize değil, sevdiğimiz insanın hayatına adayarak göstermişizdir.
Şimdi siz bayanlar soruyu kendinize çevirin, bu milletin aile yapısına kıskançlıkla bakanların pazarlamış olduğu pilavı hangi ara sindirdiniz de beşeri ilişkileri bu kadar basite indirgenmiş kalıpların arasında hapsedip, dün nasıl baktığınızı dahi unuttunuz ve bu cevapları ilaç kabul ettiniz ?
Seni seviyorum canım. Ne büyük laf!... Bak piyasaya bedeli ödenmemiş emeği verilmemiş hayatı adanmamış nice pamuk ipliğine bağlı çakma aşıkların her gün sakız gibi birbirine söylediği söz dimi.
Bedeli ödeyenler birbirlerinden geri bildirim beklemezler ben seni hakkını nasıl öderim bey der diğeri de ne hakkı can cağzım ben senin için ömürümü bir kibrit'in kabında söndürmeye razıyım der biter...
Bu toplumun değerleriyle barışık olmayanlar bunu geçmişin tabusu ilan eder, söze gerek bırakmayan sevgi emeğinin adını kölelik koyararak imaj bozar, sonrada yaşam koçunuz biziz der ve her programda eşinize sevdiğinizi söyleyin eğerki eşiniz sizi seviyorum demez ise şöyle düşünmelisiniz .... diyerek bu toplumu inşa eden aile dinamiğinin bozmak için sizlerin algısına turuva pimini verirler.
Sizlerde sözde akıllı bir iş yapıyormuş gibi eşinizle birlikte hayatı birbirinden razı olarak bir çay demliğindeki muhabbetin sıcaklığında geçirecekken,
ısıtıp öne sürdüğünüz bu söylemlerinizle kendi turuşunuza kurmaya aday bir nesil oluyorsunuz.