Türkiye’nin birçok yerinde kadına yönelik şiddete karşı farkındalık
yaratmak için etkinlikler düzenlendi. Türkiye Psikiyatri Derneği de bu
önemli gün ile ilgili bir açıklama yaparak, kadınların ruh sağlığını en
çok etkileyen iki faktörün yoksulluk ve şiddet olduğunu belirtti. TPD
adına açıklama yapan Prof. Dr. Ayşe Gül Yılmaz Özpolat önemli noktalara
değindi. Ayrıca TPD dışında bugün birçok etkinlik de düzenlendi.
"EVDE SAVAŞ VARKEN DÜNYADA BARIŞ NASIL OLABİLİR?"Dünya
üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının giderek artan ve
hayatın her alanında maruz kaldıkları cinsiyete dayalı şiddet, kadınları
ve toplumu saran sosyo ekonomik koşullar, politik gelişmeler ve
kültürel etkenlerle birlikte değerlendirilmelidir. Bu yıl BM 25
Kasım’dan başlayıp 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününe kadar olan 16
günlük eylem programının temasını ‘kadına yönelik şiddeti sonlandırma ve
militarizme karşı mücadele için harekete geçme’ olarak belirlemiştir.
Evde savaş hüküm sürerken dünyada barıştan nasıl söz edebiliriz? Bir çok
kadın kendilerini rahat, huzurlu, güvende olmaları gereken yuvalarında
tehlike içinde hissetmekte, zarar görmekte, incitilmekte, yaralanmakta
ve hatta öldürülmektedir.
SAVAŞLARDA KADINLAR DİREK HEDEF ALINIYORSon
yıllardaki savaşlarda dikkati çeken durum; savaşan güçlerin kadınları
direk olarak hedef alması, cinsel saldırı ve tecavüzlerin düşman tarafa
ve düşman tarafın erkeklerine zarar verecek bir savaş yöntemi olarak
kullanılmasıdır. Tecavüz bir savaş silahı haline gelmiştir ve askeri bir
strateji niteliği kazanmıştır. Militarizmin kadınlar üzerine tek etkisi
savaş sırasındaki cinsel şiddet değildir, aslında bundan çok daha büyük
çok daha yaygın bir kötü sonucu vardır: Askeri zihniyet korku ve
utancın hakim olduğu bir kültür yaratmakta ve toplumsal olduğu kadar
bireysel sorunların çözümünde de şiddetin kullanılmasını meşru
kılmaktadır. Böylelikle savaşın olduğu her coğrafyada aile içi şiddet de
artmaktadır.
TÜRKİYE'NİN DÖRT BİR YANINDA EYLEM DÜZENLENDİ / Foto GaleriSAVAŞLARIN EN BÜYÜK MAĞDURLARI KADINLAR VE ÇOCUKLARSavaşın,
şiddetin bir çözüm aracı olarak yaşama geçmesinin yanı sıra pek çok
üzücü yanı daha vardır. Savaş bölgelerinden kaçan milyonlarca insanın
evlerini, yuvalarını, sevdiklerini, komşularını, en temel eşyalarını
geride bırakarak yeni bir toprağa sığınmaları, göç etmeleri ve burada
düşmanlıkla, ayrımcılıkla, aşağılanmayla karşılaşmaları ruh
sağlıklarını ciddi olarak etkileyen bir sorundur. Ülkemizin hemen
yanıbaşında, büyük bir şiddetle devam eden savaş nedeniyle son yıllarda
ülkemize neredeyse 2 milyona yakın insanın göç ettiği bilinmektedir.
Savaştan kaçan bu insanların büyük çoğunluğunu ise kadınlar ve çocuklar
oluşturmaktadır.
SAVAŞTAN KAÇAN KADINLARIN EĞİTİM ORANI ÇOK DÜŞÜK, ÇALIŞAMIYORAFAD’ın
2014 yılında yayınladığı raporda; bu göçmen kadınların çoğunluğunun
bugün neredeyse savaştan dolayı yaşanmaz hale gelen İdlip ve Halep
kentlerinden geldiği, dolayısıyla savaş bitse bile dönecek yerlerinin
kalmadığı, %80’inin ilköğretim ve altı düzeyde eğitim aldığı,
çoğunluğunun herhangi bir mesleği olmadığı ve kamp dışında yaşayanların
da son bir aydır hiçbir gelir getirici işte çalışmadıklarının tespit
edildiği bildirilmektedir. Savaştan ağır şekilde etkilenmiş, evlerini
yerlerini yurtlarını yitirmiş, üstelik eğitim düzeyleri düşük olan ve
mesleki donanımları olmayan bu kadınların gerek kamplar içinde gerekse
kamp dışında ağır bir yoksulluk içinde yaşamlarını sürdürdükleri
bilinmektedir.
“SAVAŞTAN ÖNCE DE AİLE İÇİ ŞİDDET VARDI”AFAD
raporunda da söz edildiği gibi bu kadınlar aile içi şiddete maruz
bırakılmakta, erken yaşta evlendirilmekte ya da çok eşli evliliklere
zorlanmaktadırlar. Gerek kamplarda gerek kamp dışında yaşayan kadınların
%50’sinden fazlasının 18 yaş altında olması nedeniyle acilen korunması,
eğitim yaşamlarına devam etmelerinin sağlanması, meslek kazandırılması
ve erken yaşta evliliklerin kesin olarak önlenmesi sağlanamazsa, bu
çocukların yaşamları boyunca çok daha fazla şiddete maruz kalacakları ve
çok daha fazla ruhsal hastalıklara yakalanacakları, bu hastalıkların
daha uzun ve şiddetli seyredeceği, hatta süreğenlik kazanacağı açıktır.
Son dönemde gerçekleşen bu büyük göçün onlarca yıl boyunca ülkemizin
önemli sorunlarından birisi olacağı beklenmektedir. İncinebilirliği çok
yüksek olan bu gruptaki kadınların ruhsal rahatsızlıklara yakalanma
oranlarının da çok yüksek olacağını gözden kaçırmamak gerekmektedir.
“ŞİDDET VE YOKSULLUK KADINI EN KÖTÜ ETKİLEYEN İKİ FAKTÖR”Bir
kez daha hatırlatmak istiyoruz ki kadın ruh sağlığını etkileyen en
temel iki sosyal faktör şiddete maruz kalma ve yoksulluktur. Günümüzde
bütün kadınlar geleneksel kavramların da etkisiyle fiziksel, cinsel,
ekonomik, psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Kadınların ne yapması,
nasıl davranması, ne kadar eğitim alacağı, parasını nasıl harcayacağı,
nasıl giyineceği hatta kimle evleneceği gibi temel seçimleri kural
koyucu, yasa koyucu erkekler tarafından belirlenmektedir. Kadınların
eğitilmemeleri, emekleri karşılığında ücret almamaları ve erkeklerden
daha düşük ücret almaları, daha düşük sosyal konumda yer almaları
şiddete maruz kalmalarını arttırmaktadır.
KADINLAR İKİNCİL KONUMA HAPSEDİLİYORÜlkemizde
kadınlar, işyerinde, evinde, cezaevlerinde, hastanede, okulda kısacası
yaşamın her alanında şiddete maruz kalmaktadır. Kadınları çalışma ve
sosyal hayatın dışına itecek ve güçsüzleştirecek girişimler kadın ruh
sağlığı üzerinde yıkıcı etkilere yol açmaktadır. Kadınlarla erkeklerin
eşit olmadığına inanan, bunu kışkırtan bir ortamın kadınları ikincil
konuma hapsettiği, ülkemizde kadınların bedenlerini denetleme gücünü
elinde bulundurmak isteyen, onları her şekilde araçsallaştıran politik
müdahalelerin, kadınlara yönelik her tür şiddeti tırmandırdığını
kaygıyla izlemekteyiz.
KADINI HİZAYA SOKAN ZİHNİYET
Türkiye
Psikiyatri Derneği olarak, her yıl 25 Kasım’da yaptığımız gibi ülkemizde
kadına yönelik şiddetin artışını ve süreğenleşmesini önleyecek en
önemli sosyal politikanın cinsiyet eşitliğinin her alanda sağlanması
olduğunun da bir kez daha altını çizmek istiyoruz. Biliyoruz ki kadına
yönelik şiddetin temel nedeni, kadınları şiddet uygulayarak hizaya
sokmak isteyen erkek egemen zihniyettir ve toplumsal cinsiye eşitliği
her alanda sağlanamadıkça kadına yönelik şiddet türlü çeşitli şekillerde
devam edecektir.
EŞİTLİKTE 142 ÜLKE İÇİNDE 125. SIRADAYIZKadın
örgütleri verilerine göre her gün birçok kadının öldürüldüğü bu ülkede
toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek için eğitim,
sağlık,
ekonomiye katılım ve politikaya katılım konusunda kadınlar pozitif
ayrımcılık içeren politikalarla güçlendirilmelidir. Dünya Ekonomik
Forumu 2014 Toplumsal Cinsiyet Eşitsizlikleri Göstergesi Raporu’nda
Türkiye ne yazık ki 142 ülke içinde 125. sırada yer almaktadır. Ekonomik
katılım, sağlık, eğitim ve politik güçlenme alanlarındaki parametreler
dikkate alınarak hazırlanan bu raporda ülkemiz sağlık ve eğitim
parametrelerinde daha iyiyken, ekonomiye katılım alanında 142 ülke
arasında 132. sıradadır. Kadının işgücüne katılımı açısından 2006
yılından daha geride olmamız da üzerinde düşünülmesi gereken bir
konudur.
DUYGUSAL ŞİDDET, FİZİKSEL ŞİDDETTEN ÇOK DAHA FAZLAAtatürk
Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç.
Dr. Ayda Çelebioğlu, dünyada kadınların daha çok duygusal şiddete maruz
kaldığını belirterek, "Fiziksel şiddete de maruz kalan kadınların sayısı
hiç azımsanmayacak şekilde. Erkekler yanımızda olursa daha duyarlı
olurlarsa kadına yönelik şiddet önlenebilir" dedi.
Erzurum'da
Havuzbaşı'nda toplanarak yakasına mor kurdele takan grup, "Kadını
tekmelemek sadece karnındaki bebeğinin hakkıdır", "Ey Türk kadını sen
yerlerde sürünmeye değil, omuzlarda taşınmaya layıksın", "Kadına şiddete
son" yazılı pankartlar taşıyarak, Cumhuriyet Caddesi'nden Yakutiye Kent
Meydanı'na yürüdü.
Doç. Dr. Çelebioğlu, gazetecilere yaptığı
açıklamada, farkındalık oluşturmak için yürüyüş düzenlediklerini
belirterek, kadınların daha çok şiddet gördüğünü söyledi.
"Dünyada
kadınlar daha çok duygusal şiddete maruz kalıyorlar. Fiziksel şiddete
de maruz kalan kadınların sayısı hiç önemsenmeyecek şekilde. Erkekler
yanımızda olursa, daha duyarlı olurlarsa kadına yönelik şiddet
önlenebilir. Buna yönelik farkındalık oluşturacak çalışmalar yapılmalı"
diyen Çelebioğlu, Türkiye'deki şiddetin dünya ülkeleriyle aynı oranda
olduğuna dikkati çekti.
ŞİDDETİ ENGELLEMENİN EN TEMEL YOLU: KADIN ERKEK EŞİTLİĞİBu nedenle bu yıl basın açıklamamızda 2 temel soruna dikkat çekmek istiyoruz:
-Kadına
yönelik şiddeti azaltmanın tek yolu toplumsal cinsiyet eşitliğinin
sağlanmasıdır. Muhafazakar politikalar aracılığıyla evlere kapatılan,
aile içinde yer almaları beklenen, ‘evlerinin kadını’ , ‘çocuklarının
annesi’ olan kadınların çok daha fazla şiddete maruz kaldığı akılda
tutularak kadınların eğitim almalarının önü açılmalı, iş güç sahibi
olmaları desteklenmeli, işyerlerinden, yerel yönetimlerden başlanarak
kadınların söz sahibi olmalarını destekleyen politikalar
geliştirilmelidir.
EVDE BARIŞ DÜNYADA BARIŞ-
Bu yıl ‘Evde Barış, Dünyada Barış!’ sloganı ülkemiz için özel önem
taşımaktadır. Suriye’den gelen ve çoğunluğu her türlü şiddete maruz
kalma riski yüksek bir grup olan 18 yaşın altındaki kız çocukları,
kadınlar ruhsal açıdan desteklenmeli, göçmenlerin sorunları toplumsal
cinsiyete duyarlı bir bakış açısıyla ele alınmalı, kadınların
güçlendirilmeleri için erken yaşta yapılan evlilikleri, çok eşli
evlilikleri önlemek başta olmak üzere etkin sosyal politikalar hızla
yaşama sokulmalıdır.
HER 10 KADINDAN 3'Ü ŞİDDET GÖRÜYOR YARISI SUSUYOR(CİHAN)
Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK), Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele Günü’nde kadınlara karşı yapılan şiddeti
eleştirerek "Her 10 kadından üçünün, bir tanıdığı tarafından fiziksel
ve-veya cinsel şiddete maruz kaldığı ve mağdur kadınların yüzde 40’ının
korktukları için şikayetçi olmadıkları belirtiliyor." verisini aktardı.
KADINLARIN HAKLARINI ARAMASINA DESTEK VERİLMELİKDK,
yaşanılan zamanın yeni bir dünyaya doğru dönüştüğü, Türkiye’nin vizyon
ve misyonunun farklılaştığı kritik dönemeçte, sahip olunan insani
değerleri öne çıkararak, kadınların sesi olmak, haklarını arama yolunda
atacakları her adımda yanlarında olarak, görev ortaklığında bir arada
olmak, kadınların sorunlarını görmek, bilinçli, sistematik değişim için
çaba harcamak için var olduklarını bildirdi.
KDK, Türkiye’deki
siyasi katılım, üreme sağlığı, eğitim ve istihdam alanlarında toplumsal
cinsiyet eşitsizliklerini gidermeye yönelik etkin politikaların hızla
yaşama geçirilmesi, yaşanılabilir bir dünya ve eşit yaşam koşullarına
ulaşılması için tüm kadınların her daim yanında ve destekçisi
olacaklarını belirtti.
kaynak:
HÜRRİYET/KELEBEK