Nefisle mücadele metodu, Kur’an ve Sünnette belirtilmiştir. “Metafizik gerilim” ifadesi ise, onu kullanan kişinin kastettiğiyle sınırlıdır. Genel bir çerçevede bu iki kavramın arasındaki ilişkiyi –bir açıdan- şöyle açıklamak mümkündür:
Nefisle mücadele, nefsin çirkin emellerini frenlemek, arzularını dizginlemekle olumsuz tavırlar sergilemesinden korunmakla olur. Bu ise, ancak güçlü bir iradeye bağlı olarak gerçekleşebilir. Güçlü iradenin varlığı ise, olumlu manadaki güzelliklerin zihinde gereken sinerjiyi oluşturacak bir potansiyel enerjiye ihtiyaç vardır. Bu potansiyel enerjinin meydana getirdiği sinerji, aynı zamanda insan vicdanını güzelliklere teşvik ederek, metafizik gerilimin oluşmasını sağlar.
Bir taraftan nefsin, kör hissiyatın süflî arzularını dizginlemekle onun mücadele azmini kırmak, diğer taraftan ruhun, kalbin ulvî arzularını kamçılamakla metafizik bir gerilim ortamını hazırlamak, bu mücadelenin nirengi noktasını oluşturmaktadır. Bu metafizik gerilimi korumak için her an ümit ve korku hattında bulunmak gerekir.
Hayat mücadelesinde nefs-i emarenin aldatmasından korkmak ve Allah’ın rahmetiyle kendisine yardım edeceğini ümit etmek, bu metafizik gerilimin lokomotifi hükmündedir.
Birinci basamakta hep kötülükleri tavsiye ettiği için, kendisine “Nefs-i Emare” adı verilmiştir. Nefs-i Emarenin frenlenmesi, ona geri adım attırır ve ruhun ulvî isteklerine karşı çıkmasını önler. Mücadele olumlu anlamda devam ettikçe, nefs-i emmare, alçaklık çukurundan çıkıp ruhun ulvî basamaklarına tırmanmaya başlar. Bu tırmanış nefis için ikinci basamak teşkil eder.
İkinci basamakta, -nefs-i emarenin eski çirkin arzularına karşı çıkarak, ona boyun eğdiğinden dolayı sahibini kınamaya başlar. Bu basamağın adı, -çok kınayan anlamına gelen- “ Nefs-i levvame”dir.
Üçüncü basamakta, yalnız sahibini kötülüklerinden ötürü kınamakla kalmaz; ruhun ve kalbin o ulvî istek ve arzularının güzelliğine itimat eder, onları içine sindirmeye çalışır ve onlarla tatmin olur. Bunun için bu basamağın adı “Nefs-i mutmainne”dir.
Dördüncü basamakta. Ulvî arzuların peşine takılmış, onları içine sindiren ve kendini tatmin etmeye çalışmanın ötesinde, kötülük ve çirkinliklerden tiksinti ve huzursuzluk, iyilik ve güzelliklerden ise mutluluk ve haz duymaya başlar. Bu yüzden bu basamağa -hoşnut olma manasına gelen- “Nefs-i raziye” adı verilmiştir.
Beşinci basamakta ise, nefis ruhun izini takip ederek, geniş bir alanda güzellikleri kucaklamaya ve –her işte kendisinin değil- Rabbinin hoşnutluğunu kazanmaya başlar. Ve bu tavrıyla Rabbinin hoşnutluğunu ve rızasını kazanır. Bundan ötürü kendisine –kendisinden hoşnut olunan anlamına gelen- “Nefs-i marziye” adı verilmiştir.