İnsan hayatında her şey monotonluğun tehditi altında diye düşünüyorum. Sıradanlaşma, aynılaşma ve tekrarlanma gibi durumlar her konuda olduğu gibi ilişkide de ilgiyi heyecanı köreltebiliyor. Kendimden
2 örnek vereyim;
NewYork'daki ilk günüm aklıma geldi. Metrodan indim
yürüyen merdivenlerden Times meydanına çıkıyorum gündüz vakti, içimde acayip bir heyecan sanki kız arkadaşımla buluşacakmışım gibi :) neyse artık meydandayım her yer ışıl ışıl devasa binalar vs tüylerim diken diken güneşe rağmen o ışıltıyı unutamam binalardaki. Hayran hayran bakıyorum etrafa. 1. Gün, 2. Gün, 3,4,5 derken olay tamamiyle aynılaştı ve benim için etkisini yitirmeye havasını kaybetmeye başladı. O saatten sonra NY benim için alışılagelmiş ışıltıların şehriydi. Artık heyecanı katacak başka şeyler lazımdı şehre dair.
Diğer örnek ise kız arkadaşımla olan monotonluk; cafeye git sohbet muhabbet, sinemaya git film izle, boğaza git çay kahve iç, haftasonu kahvaltıya git vs. ee bunlar bisüre sonra sadece mekanın değiştiği ama içeriğin aynılaştığı durumlar değil mi? Öyle olunca ilişkiye heyecan katacak başka şeyler gerekiyor. Ara sıra ufak hediyeler, belki bir kinder suprise çikolata :) , ruhunu okşayacak gönlüne hitap edecek samimi sevgi cümleleri, en sevdiği sanatçının konserine bilet, belki statta bir futbol maçı heyecanı, sahilde kısa yürüyüşler, habersiz iş çıkışı yemeğe götürmeler şeklinde uzatılabilir heyecanı canlandırabilecek detaylar... Yani bence heyecan dediğin şey süreklilik arz eden durumlarda aranmaz, ara sıra olan, tahmin edilemeyen, ön görülemeyen sürprizler/zamanlamalar ile pişirilen bir duygudur ilişkideki heyecan. . .