Bence; öncelikle eğitim sistemimizde köklü bir değişiklik yapmamız gerekecek. ODTÜ gibi üniversitelerin sayısını arttırarak özel üniversiteler kurmamız gerek. Bu bilim merkezlerinde sadece en başarılı öğrencileri kabul edildiği ve tamamen ücretsiz (devlet tarafından finanse edilen) olması gerekmektedir. Öğrenci sayısının öyle büyük olmasına gerek yok. Her bölüm alanında en iyi 150 kişiyi alsa yeter. Bu merkezlerde bilim dışı hiç bir bilgi, ideoloji ve görüşe izin verilmemeli. Yani 1 tane üniversitenin etrafına 6 tane camii yapmaktan vazgeçmemiz gerek!
Sonrasında bu kişiler devlet kademelerinde ve ülke için kritik ASELSAN, TSK veya Anayasa mahkemesi gibi noktalarda değerlendirilmeli. Toplumun genelini eğitmeye çalışmak kısa vadede mantıklı olmaz ve rasyonel bir sonuç vermez. Bu nedenle stratejik eğitim planlaması yapmamız gerek. Mesela; bilgisayar programlamaya ilgisi olan ama bilgisayar, yazılım mühendisliğini kazanamamış kişileri ön lisans programlarına yönlendirdikten sonra özel sertifikasyon kursları ile hemen sektörün içine alarak Amerika'daki gibi iş yerinde öğrenme programları oluşturulması gerek.
Toplumun çekirdek aile yapısı güçlendirilerek anne ve babalara düzenli eğitim verilmesi gerek. Çünkü sizin de bildiğiniz gibi cahil bireyler cahil çocuklar yetiştirmede çok başarılılar.
Din ile devlet işlerini sadece siyasi aşamada değil toplumsal aşamada da ayırmak gerek. Yani; senin dini inancın gereği oruç tutman gerekiyorsa başkasının aç dolaşması gerekmemekte. Ben oruç tutacaksam herkes de aç kalacak diyorsan orada çatışma çıkar ve çıkıyor da. Dinlerinizi kendinize saklamayı öğrenmelisiniz. Bunun için de diyanet işleri yeniden yapılandırılarak özerk bir kurum haline getirilmeli. Her gelen iktidar bir ayar çekememeli.
Toplumdaki milli bilinç artırılarak, alt seviye toplumsal uyumun kişisel tercihler üzerinden değil milli ortak değerler üzerinden güçlendirilmesi gerek. Din, milli bir değer değildir.
Ötekileştirilmiş kesimler (Aleviler, Kürtler v.b. Gibi) ile uyum politikalarını yönetecek bir mecliste bir kurul oluşturulması gerekmektedir. Homojen toplumlar tek bir noktadan gelişemezler. Türkiye'de sadece Türkler gelişsin diğerlerinin ne hali varsa görsün ile ilerlersen Emperyalizm nasıl doğdu? Sorunun cevabına ulaşmış olursun. Toplumda ezici kitleyi kendi elin ile oluşturmuş olursun.
Güvenlik birimlerine düzenli psikolojik destek ve rehabilitasyon desteği sağlanması gerek. Devlet memurları ve özel sektör çalışanları arasında maaş uçurumunun daratılması gerek. Bu demek değildir ki master yapmış biri ile lise mezunu biri aynı şartlarda çalışsın ama lise mezunu kişi de yaşamını sürdürebilecek şartlarda İNSAN gibi yaşasın. Devletin özellikle doğu bölgelerinde bunu çok göz ardı ettiğini düşünüyorum. Bir yardım yapıyorsan bunu insan onurunu kırmadan yapman gerek. Kameralar eşliğinde insanları yalvaltarak sadaka kültürünü kutsayan bir provokasyon haline çevirmemek gerek.
Yurtdışından teknoloji transferi yaparak öncelikli alanlarda yatırım yapılmalı. Örneğin; nükleer santral kurmak istiyorsan şimdiden öğrencilerini yurtdışına göndererek nükleer fizik vs alanlarında yüksek eğitim gördürmen gerek. Bu süreçte yurtdışından teknoloji transferi ile kendi teknik üniversitelerinde de aynı bölümleri açmalısın. Bir sonraki nesil yurtdışında değil, kendi ülkesindeki üniversiteden mezun olmalı.
Bunlar ve daha bir çok nokta var ama temel olarak eğitim, bilim, teknoloji, ekonomi ve en çok da insan temelli radikal değişiklikler gerek.
Türk milletinin kendini hızlı geliştirmesi mümkün ama acaba o kadar zamanımız olacak mı? Beni daha çok düşündüren soru bu. Hatalı politikalar ve yanlış kararlar ile hergün daha da çıkmaza giriyoruz. Yunanistan gibi iflas edersek, destekleyecek bir Avrupa Birliği de olmayacak. Bu süreçte de yine siyasi istikrarsızlıklar yaşayacağız ve bu olaylar ülke olarak gelişimimizi yavaşlatabilir veya 10 sene geriye götürebilir. Suriye kocaman siyasi bir bataklık ve ileride biz 45-50 yaşına geldiğimizde şuan Türkiye'de bulunan Suriyeli çocuklar o zamanın yetişkinleri olacaklar. Bizim ülkemiz parçalanırken siz neden seyrettiniz ve/veya diğer ülkelerle siyasi ego savaşlarınız yüzünden neden 5.000.000 insanın ölümüne göz yumdunuz dediğinde cevap verebileceğimizi sanmıyorum. Bu yanlışlara devam edilirse, bu utanç sonsuza kadar milletin üzerinde kalacak. Nasıl şuan ingiliz gençleri tarihlerinden utanıyorsa, bizde bu noktaya getirilebiliriz. Bildiğiniz gibi İngiltere tarihteki en şeytani devlet. Dünyada bilindik 150 milyondan fazla insanın katledilmesinin sorumlusu. Nasıl ki şuan bunları düşünüp onların yerinde olmak istemezdik diyorsak ileride bizim içinde başka ülkeler böyle düşünebilir. Üstelik bizim direkt bir suçumuz olmadığı halde dolaylı yoldan sorumlu tutulabiliriz. Çünkü; bir suçu işlemek için bir eyleme gerek yoktur, eylemsizlik de bir suçtur. Örneğin, siz bir bebeğin kaldırımdan caddeye doğru emeklediğini görürseniz ve müdahele etmezseniz, polis gelip sizi tutuklar, hakim de hapse atar. İtiraz da edemezsiniz çünkü dünyadaki modern ülkelerin %99.9'ında bu suçtur. Peki ne yaptınız bu suçu işlemek için? Hiçbir şey. Sadece olanları seyrettiniz. Üstelik 15/20 sene hapiste yatarak tarihinizden de kaçamazsınız. Biraz siyasete girdik ama bu da cehaletin sonuçlarını göstermek için bir açıklama olsun. Çünkü; cehaletin bedeli en ağır suçun bedelinden daha ağırdır. Nesilden nesile ödenir yine de bitmez.
Tavsiyem; cahil olsun akıllı olsun, Türk olsun Kürt olsun, Alevi olsun, Şii olsun bunlara bakmadan bir birinizi sadece insani değerlerinden dolayı sevmeye çalışın. İnsanları değil de, düşünceleri tartışmayı öğrenin. Bu gemi batarsa karşınızdakiler şu Kürtmüş veya bu Sunniymiş diye ayırt etmeyecekler. Bomba düştü mü herkes ölür.
Aliya İzzetbegoviç'in bir sözü ile bitirmek istiyorum, kalın sağlıcakla;
"Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey;
düşmanlarımızın sözleri değil,
dostlarımızın sessizliği olacaktır. . . " - Aliya İzzetbegoviç