Güdü kelimesinin anlamı, organizmanın istemli veya istemsiz olarak davranışlarda bulunmasına neden olan uyarıcılardır. Organizmayı bir amaca yönelik davranışa iter. Organizmayı amaca yönelten sebep, ihtiyaçlarını karşılamaktan doğar. Güdü ve dürtü kavramları arasında bir karışıklık olabilir. Dürtü; açlık, susuzluk, cinsellik, ağrıdan kaçma gibi kalıtımla ilgili, biyolojik amaçlı davranışlara yönelten güçtür. Güdü ise, psikolojik ve sosyal amaçlı davranışları da kapsar ve dürtüden daha geniş bir anlama sahiptir. Güdüler çeşitli sınıflara ayrılır. Fizyolojik ve sosyal güdü olmak üzere iki adet güdü vardır. Paylaşma güdüsü sosyal bir güdüdür.
Fizyolojik GüdülerBu güdüler; açlık, dinlenme, boşaltım ihtiyacı, susuzluk, annelik duygusu, soğuk ve sıcaktan uzaklaşma gibi güdülerdir. Bu ihtiyaçların karşılanması için, güdüler organizmaya baskı yapar. Bu sayede organizma bu doğrultuda hareket eder. Bu tür güdüler doğuştan gelir, zamanla kazanılan güdüler değildir. Herkeste bulunur.
Sosyal GüdülerBu güdüler; daha çok toplumda yaşam sürdürebilmek için gerekli olan güdülerdir. Sonradan kazanılırlar. Bunlar, saygı görme, alçak gönüllü olma, başarılı olma, güven duygusu, paylaşma duygusu gibi duygulardır. Bu duyguların çoğu her insanda var olan duygulardır. Doğuştan sonra kazandırıldığı için paylaşmanın ne olduğunu hiç bir şekilde öğrenmemiş bir çocuk bu güdüyü geliştiremez. Ailede öğretilen ve oluşmaya başlayan güdülerdir.
İnsanlar güdüleri sayesinde yaşamını yönlendirip, bu doğrultuda hareket ederler. Hangi güdünün daha öncelikli olduğu hakkında Maslow bir piramit hazırlamıştır.
