Meseleye hangi pencereden ve ne kadar yukarıdan bakıldığı ile alakalı...
Toplumsal gelişim ve eğitim düzeyi, ve bu toplumun yarattığı kanunlarla, toplumdaki düzeylerle varolan özgürlük algısı ile de alakalı.
Kanun koyucular, -ki bir şekilde millet iradesidir bu, sadece evrensel doğruları esas almazlar, toplumsal hayatın dengesini, iç barışını, düzenini ve bireysel tatminleri de kayırırlar. Dolayısıyla aslında azınlığın doğrularının da yaşatılması noktasında, çoğunluk sistemi her zaman kısır kalır. Çoğunluk ve yarattığı kanunlar tüme dayatılır. O yüzden her zaman kusurludur sistem.
Evrensel açıdan kusur olduğu gibi, kendi içinde de çelişkiler şeklinde kusurları var ayrıca. İşte 80 anayasası, sonrasında yapılan sürekli pansumanlar şeklinde ortaya çıkan garabet durum ve yeni anayasa çalışmaları, malum konular.
Böyle bir söylem aşağılama kapsamına girer mi? Hangi açıdan, hukuksal açıdan mı, toplum açısından mı, benim açımdan mı?
Taraf olmadan, varolan bir taraflaşmada sırf tarafım belli olsun diye saf tutmadan, objektif bir gayretle bakılırsa, benim açımdan, evet bu kendi inanç özgürlüğü kapsamında bir ilan değildir, diğerlerinin inanç özgürlüğüne müdahaledir, var olan bu haliyle. Basın yayın yoluyla olması, bir inancın sembollerini kullanması, daha da önemlisi, malum algının oluşacağı aşikar olduğu halde bunun kasıtlı yapılması. Tam tarif edilen kapsama girmez, ama başkalarının kutsalına saygı bir tarafa açıkça saldırı var ve kasıtlı. Hapis filan tabi çok ağır şeyler, para cezası filan olmalı bugün yaşadığımız realitede, makul olan bu.
Çok daha belki ileri düzey karikatürler de vardı Leman' da eskiden hatırlıyorum. Uzay gemisi çöle iner, dağ başındaki bir mağaradaki bir ilkel yaşam formuyla temasa geçer, onu kendi toplumunu yönlendirmesi için seçer filan...Bu malum çevreler için çok daha öte bir ifade biçimi belki ama, algılanmadı, karışıktı, çok flu , ve çok dolaylı bir anlatım vardı. Mesele belki de biraz da bu. Hani vardır ya şekil de esas kadar önemlidir meselesi.
Cari durumda çoğunluk veya bu çoğunluğun yazdığı kanunlar çerçevesinde mevcut idarenin paradigması bunu aşağılama ve saldırı olarak algılamışsa, niye böyle algıladın, algılamamalıydın denemez. İnanç konusu en hassas konu olduğundan ve doğruları kendine özgü olduğundan bu konuda tartışmayla bir yere varılamaz kabulüyle kanun koyucu nokta koymuş hadiseye. Kimse kimseye karışmasın, herkes istediğine inansın, ama ben inananların inancına saygı noktasında çoğunluk ihtiyacını karşılayacak düzenlemeleri de yaparım demiş, eksiği de bu noktada hayli fazla.
Sistemin kendi iç çelişkileri kapsamındaysa, eyleme dönüşmeyen fiiller kapsamında hiçbir düşünce terör kapsamında değerlendirilemez diye düzenleme yapan erkin, diğer alanları es geçmesi nedir, yalap şaplık işte, derinliği olmayan yaklaşımlar. Adam öldüren bıçaklayan dışarıda dolaşır, fırından ekmek çalan hapiste yatar, aynı hesap.
Teorik açıdan, felsefik açıdan, hani var ya meşhur bir liberal söylem, adam çocuk katiliymiş, 40-50 çocuk öldürmüş, mahkemede çocuk öldürmekten çok hoşlanıyorum öldürmeden duramıyorum demiş, tüm liberaller toplanmış, adama çocuk verin, adama çocuk verin diye slogan atmış, o hesap, yarın öbür gün gökten milyon yıllık uzaylı kadim bir ırk inse tüm azameti ile, deseler ki bizdik onlar, sizi doğru yola çekip insanlığın gelişimini zaman zaman rehabilite ettik diye açıklama da yapsalar, dönüp ee gördünüz mü, herşey yalanmış diyemezsiniz etik olarak. Bu anlamda mesele kimin haklı olduğu meselesi değil. Soru cevap yine bulmamış olacak ve biri o kadim uzaylı ırka kalkıp yine şu soruyu soracak, sizi ve bu evreni kim yarattı diye, cevap yine aynı olacak, bilmiyoruz, ama şuna inanıyoruz ki; .......
Umarım sürç-ü lisan etmemişimdir, maksadı aşmamışımdır.