Yüzyıllardır insanın insan üzerindeki keşif yolculuğu tam bir, içinden çıkılmaz sarmala sürüklemiştir uğraşı verenleri. Bu nedenle gerçeklerden çok kabullenişler, varsayışlar üzerine kurgulanmış bir insan tanımı zihnimize yerleşiktir ki, her an alabora olup bir başka şekilde vücut bulma potansiyeline sahiptir.
İnsanı genleri mi yoksa doğduğundan beri içinde bulunduğu çevresel koşullar mı yöneti? Önce bu soruya net bir yanıt almak gerekir ki, bu noktadan hareketle sorunun başka alternatifleri üzerinde hareket edilebilsin.
İnsan ve canlılar dünyası başka hiçbir bilime benzemiyor. Tam ipin ucunu yakaladığınızı sandığınızda, kördüğüm olmuş bir yumağın içinde buluveriyorsunuz kendinizi. Belki de bu ihtişamlı mekanizmayı var eden, böyle olmasını istiyor: İnsanla ilgili bir sorunun yanıtının çok nedene dayanması gerekiyor.
İnsanı hem genleri hem çevreden edinimleri yönetir. Bunlar birbirine muhtaçtır, var olmak ve çalışabilmek için. İçinde bulunulan çevresel yapı, genetik filtrelerin imkan tanıdığı ölçüde insanı, kişilik ve ahlaki doğasını şekillendirir.
Eğer çevre çıkarlar üzerine bir yaşam menzili açtı ise o insana, ister istemez bundan etkilenir birey. Anormal bir durum, giderek içselleştirilir ve sonunda isteğe dönüşür. Artık her daim çıkara uygun olandır istenen ya da istenenin çıkarsal uyumu, su götürmezdir.
Bu bile kesin değildir, konu insan olunca. Bir suçlu çevrede yetişen bir suçlunun . Ocuğu da mutlak suçlu mu olur? Elbette hayır. İnsan işte böyle müthiş bir yaratıktır: MAkineler gibi bir genel kullanım kılavuzuna göre çalışmaz, genelleştirilemez, her durum, şart, algı ve yaradılış özelliklerine göre farklı çıktılar verir.
Gelişen bütün teknolojiye rağmen, yapayı mümkün olamadığından, insanların birbirinin kanına muhtaş bırakılması da mı tesadüfidir. Sanmıyorum. İnsanın insanı tanımak gibi bir korkulu uğraşısı var oldukça, yeni sürprizlere açık olmak gerekir.
İnsan ne istekler ne çıkarlar tarafından yönetilmelidir. İnsan kendi iradesi, bildiği referans doğrular ve çevresel tepkiler ışığında doğruyu bulmalıdır. Zaten hayat oyununun birinci kuralı da budur.