Yılmaz Özdil'e ait bir köşe yazısını paylaşmak istiyorum;
"Sekiz kere kaza mı olur?":
hurriyet.com.tr/yazarlar/21634780.asp Ayrıca şahsi fikrim şudur ki,
Eğitim Sistemi adını verdiğimiz sürecin baştan beri insanların doğasına aykırı olduğunu her fırsatta dile getirdim. İlk Okul gibi temel derslerden sonra, zihni bulandıran derslerin eklenmesiyle ve verilen eğitimin iyice ezbere dönüşmesiyle, insanların nasıl yaşaması gerektiğinden, nasıl yaratıcı ve girişimci olabileceğinden çok, bu sistemin toplum devinimini sağlayacak, bir nevi "makine dişlileri" olacak insanlar yetiştirdiğini gözlemledim.
Toplum çıkarlarına göre yetiştirilmek için önce toplumu yönetenlerin çıkarına göre eğitim aldığımızı gördüm. Bu yüzden dinsel konulardan epey uzak durduğum gibi apolitikal bir yol izledim yaşamımın bu noktasına kadar. Çünkü en az eğitim sistemi gibi siyasette insanın doğasına aykırı bir tutumdu.
Türkiye'de ki sınav sistemine güvenmiyorum, eğitim sistemine, siyasete ve adalete güvenmediğim gibi. Türkiye'de iş yapan ve geçici çözümler üreten firmalara güvenmiyorum. Çünkü içinde bulunduğumuz eğitim sistemi, iş etiği olmayan ve kendini geliştirmekten aciz, yaratımsız, girişimler üretemeyecek ve ürettiği girişimlerin ardında mücadele veremeyecek insanlar yaratıyor.