Bu konu hep tartışılır, ancak memlekette gerçekten aldığı eğitimi herkesin uygulayabileceği bir özgürlük yok. Yani gelecek ve yaşam kaygısı insanları ben bu mesleğimi nasıl icra ederim yerine ben hangi işi yaparsam daha çok kazanırım durumuna sokuyor. Durum böyle olunca bu tarz soruların gündeme gelmesi kaçınılmaz. Ben Elektronik Yüksek Mühendisi'yim ve okulda öğrendiklerimi iş yaşamında uygulama fırsatı bulan azınlık içerisindeyim. İçinde bulunduğumuz projerin tamamında olmasa da bazılarında orada öğrendiklerimi tatbik etme imkanı yakaladım (TRINK -
trink.com.tr/ ve Deri Tankı Otomasyon Projesi).
Diğer bir nokta ise yaş ilerledikçe daha da çok farkettiğim şu durum: Okulda alınan eğitim sırasında -her ne kadar eğitim kalitesi ve içeriği bölgeden bölgeye, üniversiteden üniversiteye değişse de- öğrencileri zorlayan ve gereksiz gibi görünen bazı dersler benim aslında olaylara bakış açımı ve olayları değerlendirme biçimimi etkiliyor/etkilemiş.
Bir de tam tersini düşünelim mesela. Üniversitelerde sadece ve sadece iş hayatında kullandığımızı sandığımız şeyleri öğretsinler örneğin. Patronunla nasıl iletişim kurarsın, ya da bir ürünü nasıl satarsın, ya da ofiste nasıl davranmalısın gibi basit veya daha da kompleks olan ama sadece iş yaşamında işimize yarayacak şeyler. İnan bu durumda da bununla ilgili inanılmaz isyanlar olurdu.
Belki tüm bu isyan şu anda haklıdır ama
nedeni üniversitedeki eğitim değil eğitim sisteminde daha öncesinden gelen inanılmaz eksikler ve tersliklerdir. Eğitim sistemi küçük yaşlarda, yani üniversite öncesi yaşlarda kendisini hissettirebilse idi belki şu anda birçoğumuz istediği işi ve mesleği yapmaya bir adım daha yakın olurduk.
Ben bu ülkede kendi istediği mesleği seçmiş, okumuş ve burada öğrendiklerini hayatının bir bölümünde kullanmış şanslı azınlıktayım ama bunun azınlık olmaması gerekiyor.